TAKIM: Urtiales
FAMİLYA: Cannabinaceae
CİNS: Cannabis
TÜR: Cannabis sativa L.
KROMOZOM SAYISI: 2N=20

Kenevir sistematik bakımdan şu varyetelere sahiptir;
˙ Cannabis sativa var. vulgaris L. (Kültürü yapılan kenevir)
˙ Cannabis sativa ssp. indica Lam. (Hint keneviri)
˙ Cannabis sativa ssp. gigantica (Dev cüsseli kenevir)
˙ Cannabis sativa ssp. ruderalis (Yabani kenevir)

Her ne kadar taksonomistlerle tam bir uyum içerisinde olmasa da kenevir, Cannabinaceae familyası içerisinde Cannabis cinsi içerisinde tek türdür.

Kültürü yapılan kenevir bitkisi diploid yapıda ve 20 kromozomludur.

Çok sayıda alt türü bulunan kenevirin, Cannabis sativa L. ssp. vulgaris geçmişte elyaf üretimi için kullanılmaktaydı. Cannabis sativa L. indica alt türü ise daha çok THC içerdiği için narkotik amaçla kullanılmıştır. Doğada kendiliğinden yetişen yabani kenevir ise Cannabis sativa L. ruderalis’tir. Ancak taksonomik olarak bu şekilde ayrımı yapılan tüm bu alt türler birbirleriyle rahat melezlenip fertil döller verebilmektedir. Fiziksel, kimyasal ve genetik olarak temelde birbirinden rahatlıkla ayrılan bu alt türlerin günümüzde birbiriyle melezlenmiş ara formları bulunmaktadır. Bu nedenle mevcut genotiplerin hangi alt türe ait olduğunun tam olarak belirlenmesi neredeyse olanaksız bir hale gelmiştir. Örneğin, yasa dışı madde üretiminde, indica alt türünün kullanıldığına dair çok kaynaklar bulunmasına rağmen günümüzde en çok THC içeren tiplerin sadece indica (hint keneviri) alt türlerine ait olduğu sanılmaktadır. Bu iddia doğru olmayan bir kanıdır. Zira Skunk çeşidinin (tip) genleri %75 sativa, %25 indica alt türünden gelmektedir. Ayrıca, bazı ülkelerde çok yüksek THC içeren genotiplere genel olarak “Skunk” denilmektedir. Bu ifade de doğru değildir. Çünkü “Skunk” özel amaçla elde edilmiş hibrit bir çeşittir. Bu nedenle, kenevirde esas olan alt türün adı değil, hangi amaçlar için geliştirildiği ve kullanıldığıdır.

Kenevir (Cannabis sativa L.), insanlık tarihinde yetiştirilmiş, 2n=20 kromozomlu tek yıllık, C3 gurubundan uzun ve kuvvetli, tohumu ve lifleri için yetiştirilen ilk kültür bitkilerinden birisidir. Arkeolojik araştırmalar sonucunda M.Ö. 8000 yıllarına tarihlenen kenevirden üretilmiş kumaş kalıntılarına rastlanmıştır.

 

M.Ö. 1500’lü yıllarda Anadolu’da kenevir üretimi yapıldığı bilinmektedir. Kenevir lifleri tarih boyunca tekstil üretiminde çok önemli yer tutmuş, ülke ekonomilerini şekillendirmiştir. Öyle ki 19. yy. sonlarına kadar dünya üzerindeki tüm tekstil ürünlerinin %80’inin hammaddesini kenevir lifi oluşturmuştur. 20. yy. başlarında gelişen teknoloji ile birlikte pamuk lifinin kullanılmaya başlanmasıyla daha ince iplikler üretilebilmiş, daha hafif elbiselerin eldesi mümkün olmuştur. 1930’lu yıllarda çıkarılan esrar karşıtı yasalarla kenevir tarımı büyük sekteye uğramış, buna ek olarak savaş sanayisine paralel olarak geliştirilen sentetik liflerle beraber kenevir tekstiller eski önemini yitirmeye başlamıştır.

Ülkemizde, kenevir 1961 yılında 20.800 ha alanda; 10.700 ton lif, 5.000 ton tohum amaçlı lif üretimi gerçekleştirilmiştir. Ancak, yüksek iş gücü, mekanizasyonun eksikliği, sentetik lif ve elyafın daha ucuz olması, pamuk bitkisiyle rekabet edememesi, kenevirin tüm dünyada olduğu gibi, ülkemizde de güç kaybetmesine sebep olmuştur. Ayrıca doğal yapısında var olan THC varlığından dolayı da kontrollü ekilmesi gereken bir bitkidir. Kontrol ve takipten sakınan üreticiler, kenevir tarımını yeğlemeyerek, farklı alternatif ürünlere yönelmiştir.

Kenevir
Ülkemizde kenevir tarımı ve lif sektörü çok eskilere dayanmakla birlikte, tarımı iyice azalmış ve yok olma noktasına gelmiştir. Kastamonu öteden beri kenevirciliği ile ünlenmiş bir ilimizdir. Ne yazık ki 2009-2018 yılları arasında Kastamonu’da kenevir tarımı yapılmamıştır. Çiftçinin elinde olan zengin genotip kaynağı kaybolmuştur.

1988 yılında 1200 ton olan kenevir tohumu üretimimiz, 2015 yılında 1 tona düşmüştür. 2017 yılında ise, ekim alanı sadece 10 hektar lif, 2 hektar tohum amaçlı; toplam 12 hektar alanda üretim gerçekleşmiştir. Bu ekiliş alanı da Samsun İli Vezirköprü İlçesi Narlısaray Beldesinde bulunmaktadır. Bu beldede üretilen kenevirler özellikle lif amaçlı olarak üretilmektedir. Üreticiler, elde ettikleri tohumları genellikle sonraki yıl tohum olarak kullanmakta, kenevir saplarını da yakacak olarak değerlendirmektedirler.

Kenevirin Morfolojisi

Kenevir kazık kök sistemine sahiptir. Ana bir kazık kök ile bundan çıkan ikincil ve yan köklerden oluşmaktadır. Kazık kökler uygun nem ve toprak koşulları altında 3 – 4 m derinliğe kadar inebilir. Kök sistemi, toprağın 15-20 cm altından itibaren ağ şeklinde yayılmıştır. Güçlü kökleri toprağın derinlemesine doğru iner. Bununla birlikte, toprak koşulları olumsuz olursa, ana kök kısa kalır, yan kökler daha fazla gelişir.

Kenevir sapları sert, otsu bir yapıya sahip olup beyaz olan odun kısmını, yeşil bir kabuk sarmıştır. Yetiştiği çevreye ve çeşidine bağlı olarak çapı 4-20 mm arasında, uzunluğu ise 1-6 m arasında değişebilmektedir. Boy, erkek kenevirlerde dişilere göre daha uzundur. İlk gelişme döneminde usareli olan kenevir sapları, yaşlandıkça odunlaşmaktadır. Sapın kesiti, hipokotil kısmında yuvarlak, bunun üstünde dört, daha yukarda ise altı köşelidir. Hatta 4 köşenin her biri üçer çıkıntı meydana getirerek, sapın üst kısımlarında 12 köşeli bir hal almasına ve bitki sapının da boydan boya oluklu bir görünüm kazanmasına yol açar. Dipte içi odun kısmıyla dolu olan sap, yukarıya doğru çıkıldıkça özle dolu duruma geçer ve nihayet ortası boş bir hal alır.

 

Kenevir sapı, sayısı 9-11 arasında bulunan boğum ve boğum aralarından oluşmuştur. Boğum sayısı fazla değişken olmadığı için, uzun boylu kenevirlerde boğum araları da uzun olmaktadır. Bu bitkide boğum araları sapın orta kısmında en uzun; tepeye ve dibe doğru gidildikçe kısalmaktadır. Boğum arası mesafelerin uzunluğu, lif boyunu tayin etmesi bakımından önem taşımaktadır. Boğum arası mesafeler, 3-40 cm arasında değişir. Kenevirde, teknik sap uzunluğu, çenek yapraklardan (cotyledon) dallanmanın başladığı veya yaprakların karşılıklı durumdan, almaşıklı duruma geçtiği noktaya kadar olan uzunluğu ifade eder. Bu uzunluk, çeşide ve yetişme koşullarına göre değişir.

Kenevir teksel lifleri, sapın kabuk kısmında, huzmeler halinde bulunur. Sapın hipokotil kısmında, lif hücrelerinin sayısı azdır. 4. boğumdan 7-8. boğuma kadar primer lif hücrelerinin sayıları artar. Bu boğumlardan yukarı doğru gidildikçe hücre ve huzme sayıları azalır. Sapın 6-9. boğumları arasında primer lif hücrelerinin sayıları 8000-10000, lif huzmelerinin sayıları ise 600-700 kadardır. Sapı dip kısımlarında lif hücrelerinin sayısı, yaklaşık 3000, uç kısımlarında ise 4000-5000 kadardır. Kenevir lif hücreleri poligonaldir (2-7 köşeli). Bu hücrelerin uzunlukları 5-100 mm, ortalama 40-55 mm, kalınlıkları 18-50 mikron arasındadır. Lif hücreleri uç kısma doğru incelir.

 

Dişi kenevirlerde sap daha kalın, lif verimi daha yüksek; erkek kenevirlerde ise sap daha ince, lif verimi düşük, fakat lif kalitesi daha yüksektir. Lifler, kabuk içerisinde 3 kademede meydana gelirler. İlk oluşan lifler daha uzun oldukları için, daha makbuldür. İğ şeklindeki lif hücreleri bir araya gelip, pektinle yapışarak lif huzmelerini oluştururlar. Kenevir lifleri keten liflerine göre daha fazla lignin içerirler ve ne kadar sık ekilirse ekilsin, keten lifleri kadar ince olmazlar. Kenevir sapının lif oranı %16-20; lif ürününün %65’i dişi kenevir lifleridir.

Kenevir yaprakları, teknik sap uzunluğunda karşılıklı; bunun üzerinde ise almaşıklı olarak yer alırlar. Yapraklar, dişi bitkilerde en uçtaki çiçek salkımı içerisinde de yoğun olarak süreklilik gösterirken; erkek bitkilerde, uçtaki çiçek durumu çok daha seyrek yapraklıdır. Kenevir yaprakları, en uzunu ortada olmak üzere, her iki yana doğru kısalan boylarıyla, 3-11 dar yaprakçığın dipte ve aynı noktada, bir sap üzerinde birleşmesinden oluşmuşlardır.

Yaprakçıklar dar ve uzun olup; kenarları kabaca dişlidir. Yaprakçık sayısı sapın ortasında 9-11 arasında olup; aşağı ve yukarı doğru çıkarıldıkça, 3’e kadar iner. Hatta uçta basit yapraklara bile rastlanabilir. Yaprakçıkların uzunluğu 5-12 cm, genişliği ise 1-2 cm arasında değişir.

Kenevir, iki evcikli (dioik) bir bitkidir. Yani erkek ve dişi çiçekler ayrı ayrı bitkilerde bulunur. Ancak, tek evcikli (monoik) formlarına da rastlanmaktadır. Erkek bitkilerde, sarımsı-yeşil görünüşlü erkek çiçeklerden oluşan seyrek çiçek salkımları; Dişi bitkilerde de yine yeşil görünüşlü dişi çiçeklerden oluşan sık çiçek demetleri, yaprak koltuklarında yer almışlardır. Erkek bitki üzerinde çiçekler, salkım sapına kısa sapçıklarla birleşmişlerdir. Erkek kenevir bitkileri, zengin bir çiçek salkımıyla son bulur. Erkek çiçeklerde, en dışta 3 adet koruyucu (brakte) yaprak, bunların içerisinde 5 adet periant kalıntısı; onlarında içerisinde, ince flamentleri, beyaz yuvarlak başçıkları (anter) ile 5 adet erkek organ (stamen) yer alır. Stamenler, periant yapraklar arasından çiçek dışına sarkarlar.

 

Başçıkların üzeri de çok küçük siğilciklerle kaplıdır. Beyaz veya sarı renklerde olan çiçek tozları rüzgârla kolayca taşınır. Dişi çiçekler, dişi bitkiler üzerinde, çiçek durumu ekseni üzerinde sapsız olarak, sık, başak benzeri bir şekilde karşılıklı olarak çifter çifter yerleşmişlerdir. Her çiftte, çoğu kez ancak bir çiçek meyve bağlar; diğeri kısırdır. Dişi kenevir bitkisi, bol yapraklı, sık ve zengin, başağımsı bir çiçek topluluğuyla son bulur. Dişi çiçeklerde koruyucu (brakte) yapraklar birleşmiş ve periantın üzerinden, çiçeği belirgin bir şekilde sarmıştır. Periant yapraklar birleşerek, yumurtalık etrafında, fincan şeklinde, kesintisiz bir kılıf oluşturmuşlardır. Tek bölmeli bir yumurtalığa sahip olan ve bunun içerisinde bir tek tohum oluşturan dişi organın koruyucu (brakte) yapraklar arasından yukarıya doğru uzanan iki büyük tepeciği (stigma) vardır. Stigmalar, açık döllenmeye uygun, tüylü bir yapıdadır.

Anadolu’da “çedene” adıyla da bilinmektedir. Ülkemizde genellikle kuş yemi olarak da kullanılsa da sağlığa olan faydalarının anlaşılmasıyla son yıllarda mutfakta daha fazla tercih edilmeye başlanmıştır. Kenevir tohumları yumurta şeklinde, sert yapıda ve kahverengimsi-yeşilimtırak renkte bir cevizciktir (achene). Cevizcik içerisinde bulunan tohum endospermik olup, embriyo, meyve içerisinde kıvrılmış durumdadır. Tek tohum içermesi, kabuğunun sert ve açılmaz olması nedeniyle cevizcik, kenevirin yetiştirilmesinde tohumluk olarak kullanılır ve pratikte de kenevir tohumu olarak adlandırılır. Çeşide göre değişmekle birlikte, tohumların uzunluğu 4.0-6.0 mm; genişliği 3.0-3.5 mm arasında olan kenevir tohumunun 1000 tane ağırlığı, ülkemizde, 9-27 g arasında değişim gösterir. Kenevir tohumda %30-32 yağ, %22- 23 protein, %35-35 karbonhidrat, %1.5-2 şeker, %5-6 kül ve %21 oranında karbonhidrat bulunmaktadır.

Hemp Made – Hand Made